25 Ağustos 2010 Çarşamba

Biobak anısı - Tercüme kadın gibidir ........

Yazacağım konuya bir anımı anlatarak başlamak istiyorum.

Sene 1999, Netaş'tan ayrılmışım, ticaret yapmış işi elime yüzüme bulaştırmışım ve tekrar profesyonel yaşama dönmeye karar vermişim, İş arıyorum. Gazetede gördüğüm ilanlara başvuruyorum, o zaman böyle onlarca Kafa Avcısı, yüzlerce iş arama siteleri yok, sadece Gazete ilanları var. 

Bir gün bir telefon geldi, sizi iş ilanımıza yapmış olduğunuz başvuru için arıyoruz, yarın şu saatte şuraya gelir misiniz? Eee tabi, o kadar gönderdiğiniz ilan içinde hangisi sizin ilanınızdı diye soramadığınız için büyük bir mutlulukla " aa tabi ne demek hemen gelirim " diyorsunuz? Netekim, ben de öyle dedim ve gittim.

Ben bir tek ben  çağrıldım sanıyorum, beni bir odaya aldıklarında anladım ki yaklaşık on beş kişi kadar rakibim var. Sonra sahneye bir yönetici çıktı ve başladı anlatmaya;

" Hoş geldniz, size biraz firmamızı tanıtayım, şirketimizin adı BİOBAK. Biyoloji ve Bakteriyoloji'nin kısaltmasından geliyor ...... "
Ben daha bu ilk iki cümleyi duyunca ne olduğunu şaşırdım, ben 6 sene Elektronik, 12 sene Telekomünikasyon tercübesiyle Teknik Servis Müdürlüğü ilanlarına baş vuruyorum, mecbur olmasam hastanenin kapısının önünden geçmem, ne Biyolojiden anlarım, ne Bakteriyolojiden... Tamam dedim, ben yanlış bir yerdeyim, ya da çok abuk sabuk bir ilana sırf laf olsun diye başvurdum.

Neyse dinlemeye devam ediyoruz tabi, sunum bitti, sonra sigara molası verildi, baktım içlerinde bir tek ben sigara içiyorum, dışarı çıktım, yanıma sunumu yapan ve sunu da adını söyleyen Vedat Erol geldi, nasılsınız, nasıl buldunuz sohbetinden sonra, " Vedat Bey " dedim, " açıkçası siz sanırım beni yanlış çağırdınız, benim ne Biyoloji, ne Bakteriyolji ile uzaktan yakından alakam yok". " Yok"  dedi gülümseyerek, "  Sizi ben seçtim, Netaş tecrübelerinizin faydalı olacağını sanıyorum" .

Peki dedik, neyse sunumun ikinci safhasında hepimize bir ingilizce metin verildi, lütfen bunu türkçeye tercüme edin dediler. Harıl harıl tercümeler yapıyoruz, ben de tercümemi yaptım ve sonuna da şu lafı ekledim...

Tercüme kadın gibidir, güzeli sadık olmaz, sadığı güzel olmaz.

Yazdım, teslim ettim, teşekkür ettiler ve hepimiz evlerimize yollandık. 
Aradan bir hafta geçti, Vedat Bey beni aradı, " Haluk Bey müsaitseniz bekliyoruz, sizinle görüşmek istiyoruz". " Tabi " dedim, gittim, önce Genel Müdür Yardımcısı Hulusi Bey ile görüştüm, sonra da Genel Müdürümüz sizinle görüşecek dediler. ona da tamam, Genel Müdür'ün asistanının masasının yanında oturuyorum, telefon çaldı, tamam efendim dedi, kız telefonu kapadı ve sizi bekliyor efendim, buyurun lütfen dedi.

Kapıdan içeri girdim, kocaman bir masa, üstü evrak dolu, arkasında bir İstanbul hanımefendisi. ben o ana kadar Genel Müdürün bir bayan olduğunu bilmiyorum.

" Hoş geldiniz " dedi, elini uzattı, ben de elini sıktım ve oturdum. Önünde duran kağıda baktığımda kıpkırmızı oldum, çünkü önünde duran kağıt, benim tercümem ve en altında da kadın tercüme gibidir sözüm yazıyor. Tülin hanım, yani Genel Müdür, başını kaldırdı," tercümen güzel olmuş dedi, söz de bayağı renklendirmiş  tercümeni ".

O anda hani yer yarılsa da içine düşsem derler ya, aynı o konumdayım. Ne yapacağımı, söyleyeceğimi şaşırdım. Sonra Tülin hanım, " bak sen dedi, sen de bir akrepsin ve benimle aynı günde doğmuşsun, benim de doğum günüm 25 Ekim ". Gülümsedik, sonra kısa bir mülakat oldu ve ben işi aldım.

Biobak'ta tam 4 senem geçti, Bayer'in temsilciliğini yaptığımız dönemde ben Teknik Servis ve Müşteri Destek grubunu yönettim, on kişi ile başlayan grubum kırk beş kişiye, otuz kişi ile başlayan Biobak ise yüzün üzerinde çıktı. Çok ama çok güzel günlerim geçti Biobak'ta ki hala hem üst düzey çalışanlar, hem personel seneler geçmesine rağmen hala buluşuruz, görüşürüz. Kontaklarımız halen devam etmekte.

Tülin Hanım hala Biobak'ı başarılı bir şekilde yönetiyor. Vedat Erol kendi işini kurdu seneler önce, şirketi şu anda eğitim ve koçluk üstüne uzman oldu. Hulusi Bey, Erol Bey, Rıfat Bey, Bülent Bey ile 2005 yılından beri iki ayda bir mutlaka bir akşam kafa çekeriz, yemek yeriz. Bazen bize Tülin Hanım'da katılır.

Birlikte geçirdiğimiz günlerde acı, tatlı çok anılarımız oldu, Recep Albayımı, Cavit'i ve en son Ali arkadaşımızı yitirdik. Allah rahmet eylesin.

Özetle, Biobak'a girişimde belki yazdığım o cümle etkili oldu, sevimli oldu, belki tecrübem, belki kişiliğim ama iş yaşamımda Biobak hep önemli bir yer oldu. 

Bugün Biobak'ta çalışıp o günlerini anmayan çok az arkadaşımız vardır diye düşünüyorum :) 

Sevgilerimle,
Haluk
25.08.2010 15:30