13 Ağustos 2010 Cuma

Misafirlerim ..Caner Bey ve Dudu Hanım ....

Ben kendimi hiç bir zaman bir hayvansever olarak görmedim. Yani hani canım arkadaşım Ebru veya Ceren gibi koşturma anlamında diyorum, yoksa hayvanları severim ama alıp beslemem.

Hayatımda sadece bir kez o da evliyken bir kedi almıştık, adı MAVİŞ, bir siyam kedisi. Hiç bir tecrübemiz yok, o zaman Hazar'da çok seviyor. Kısa bir zaman sonra Maviş evimizin değişmez bir elemanı oldu. Ondan vazgeçemez olduk, daha sonra klasik Mart ayı geldiğinde ne yapacağımızı şaşırdık, e bari çiftleştirelim dedik, veterinimizin de bulduğu bir başka Siyam kedisi ile birlşeme yaşandı ve sonunda yanda gördüğünüz gibi 8 adet Siyam yavrumuz oldu, bir tanesini kaybettik, diğerlerini de etrafa dağıttık, bir tanesini de Maviş ile birlikte kalsın diye sakladık.

Maviş'in sayesinde evdeki bütün mobilyalar harap oldu, hepsini tırmıkladı, ne aldıysak fayda etmedi, gidip gidip koltuk takımlarını lime lime etti. Daha sonra Babaeski'ye götürdük ve eski eşimin anneannesinin bahçesine bıraktık, uzun bir zaman da orada kızıyla ikisi mutlu yaşadı, sene 1997 idi sanıyorum, sonrasını ben bilmiyorum.

Şimdi bu yazı nereden çıktı diye düşünenler olabilir. Dün akşam dostum Murat ile birlikteydik, Murat önce bir ağzımı aradı, nehaber, var mı bir plan, gidecek misiniz bir yere diye. Ben de yok bu hafta buradayım deyince bombayı patlattı.

Cumartesi sabah ben Bodrum'a tatile gidiyorum, 1 hafta - 10 gün yokum, şu benim kuşları sana bıraksam bakar mısın?

Kuş ve ben...hayatımda bugüne kadar hiç kuşum olmadı :) Nasıl bakılır bilmem ama iş başa düştü, tamam dedim, getir. Ama o kadar ilgisizim ki kuşların cinsini bile sormadım. Tamam dedi, sabah getiriyorum.

Saat 08:30'da kapı çaldı, cik cik cik sesleri ile uyandım, bir an rüyadayım sandım. Ne bu sesler? Ben neredeyim? Kuş sesleri nereden geliyor? Baktım kapıya Murat, elinde bir kafes, içinde iki kuş. İki papağan. Biraz korkmuş, biraz sessiz. Etrafa inceliyorlar, nereye geldik der gibi :)

Murat'tan nasıl bakılacağını, yemini, suyunu öğrendim. Onları gayet güzel bir şekilde dışarıyı seyredecek şekilde camın kenarına yerleştirdim. On dakika sonra cıcıl cıvıl bir ses. Nasıl güzel ötüyorlar, nasıl keyifleri yerinde. Birisinin adı DUDU imiş, bayan, diğerinin adı CANER, bay . Yanyana fısldaşıp duruyorlar :) Nasıl güzel ötüyorlar ve konuşuyorlar anlatamam.

Şimdi ben  bu kuşları Murat'a geri vermezmişim :))) Neyse, ben de  fotoğraflarını çekip, bloguma misafir ettim kendilerini :) Eminim Murat'a bile yoktur fotoğrafları bu iki misafirimin :)))


Sevgilerimle,
Haluk
13.08.2010 11:30