8 Eylül 2010 Çarşamba

Herkesin bir BLOGU olmalı .....

BLOG olayları ilk başladığında WEBSİTEden farkını çok fazla idrak edememiştim, nedeni de, kendi sitemi zaten blog gibi kullanıyordum, bir kaç günde bir güncelleme yapıyordum, fotoğraf albümleri yaratıyordum, gezdiğim gördüğüm yerler hakkında bilgi veriyordum.

Sonradan yavaş yavaş, blog olayının daha rahat, yazı yazanlar için daha keyifli ve paylaşımının daha kolay olduğunu fark ettim ama ruhumda biraz muhafazakarlık var ya, inatla blog olayına girmedim, sitemden devam ettim.

Sonra Facebook çıktı, facebook'a kayıt olunca birden site'mi ihmal edip, yazılarımı facebook'ta yazmaya başladım, en azından okuyan arkadaşlarım yorumlar yazıyor, fikirlerini beyan ediyorlar ve bazen karşılıklı tartışma ortamı da yarataılıyordu.

Hala blog olayına uzaktım, ama gördüğüm bir gerçek vardı ki, ben ne kadar amatörce sitemi yapmaya çalışsam, facebook'ta yazsam da, kimin bloguna baksam düzenli, sık, keyifli ve en önemlisi arşivlemesi yavaş yavaş beni blog olayına itmeye başladı.

En sonunda ben de blog yapmaya karar verdim ve bu blog ortaya çıktı.

Aslında yazı yazma olayını bir nevi terapi gibi gördüğümü yakın dostlarıma söylemiştim, Hatta bu konuda yazı da yazdım, yazmak lazım diye. Blog olayına girdikten sonra gördüm ve anladım ki, blog insanları daha fazla yazmaya ve paylaşmaya itiyor.

Geçen gün bir film seyrediyorum, adını anımsayamayacağım,  orada psikologu ile konuşan bir hasta var. Aralarında geçen konuşma aşağı yukarı şöyle;

Psikolog : Son görüşmemizden bu yana gelişme var mı?
Hasta : Hayır, bana kalırsa pek yok.
Psikolog : Blogunu kurdun mu?
Hasta : Evet.
Psikolog: Peki yazmaya başladın mı?
Hasta : Henüz değil.
Psikolog. Bu senin bir şeyleri içinden atmak için en uygun yol, yazmaya başla, göreceksin ki yazmaya ve paylaşmaya başladığında içinde birikenler açığa çıkacak. Benim sana yardımımdan daha çok sen kendine yardım etmiş olacaksın.

Bu diyalaogu okuyunca düşündüm, gerçekten öyle. Bloga sahip olan arkadaşlarınıza bakın, inceleyin. Bir çok farklı konuda yazıyor olabilirler ama bu yazılar nasıl yazılıyor, hiç düşündünüz mü?

Birisi bilgisayarın başına geçiyor, kendince konu seçiyor ve yazmaya başlıyor? Ne yazıyor? İçindekileri, beynindekileri, paylaşmak istediklerini, önemli veya önemsiz ama yazıyor, yazdığını okuyor, düzeltiyor, finalize ediyor, son bir kez okuyor, belki o konu ile ilgili araştırma yapıyor, varsa elinde, yoksa net üzerinden fotoğraflar buluyor ve bütün bunları yaparken bir şeyler üretmenin keyfini çıkartıyor.

Sonra sunuyor, çevresindeki insanlar okuyor, beğeniyor veya beğenmiyor, yorum yazıyor, eleştiriyor...Sonuçta bir üretim var ve paylaşılan bir üretim. Gerçekten müthiş bir terapi. Ben 2004 ten beri yazıyorum, hani kırkından sonra yazmaya başlayanlardanım. Hiç bir yazımı laf olsun diye yazmadım. Hissetmediğim şeyleri yazıya dökmedim.

O yüzden diyorum ki, herkesin bir blogu olmalı. Kendi kendine kalabildiği ve kendini yazabildiği, blogları olan arkadaşlarım beni çok iyi anlayacaktır, olmayanlar ise bugün ÜCRETSİZ sunulan böyle bir güzellikten mutlaka faydalanmalı diyorum...

Bu vesileyle herkesin Şeker Bayramını kutlarım.

Sevgilerimle,
Haluk
08.09.2010 12:00