17 Eylül 2010 Cuma

Referandumdan sonra ......

Nasıl  referandum demokratik bir süreçse, referandum sonrası eleştiriler ve değerlendirmeler de demokratik bir süreç.

Peki, bu demokratik süreç sonunda halkımız ne demiştir, % 58 EVET, % 42 HAYIR.

Sonuçta çoğunluk değil, bir yarışma gibi sunulan Demokratikleşme yanıtlardan birisini seçmek zorunda olduğunuz, ama Joker kullanma hakkı ve Pas geçme hakkı olmayan bir yarışma şekline dönmüştür.

Halk ikiye bölünmüştür eleştirisine pek katılmıyorum, eğer bir seçim varsa halk her zaman ikiye veya daha fazlaya bölünecektir, doğal değil mi? Hani fantezik bir düşünce ama, halkımıza sorsalar ve deseler ki, Annenizi mi daha çok seviyorsunuz Babanızı mı? Ne yanıt vereceğiz? Seçimse, demokrasi için oyumuzu kullanmak zorundaysak, birisini seçeceğiz değil mi? Diyelim Annemiz % 58 çıktı, Babamız % 42 ...Bunu nasıl yorumlayacağız, Vatandaş Anneyi Babadan daha çok seviyor şeklinde mi? 

Evet'lerin içinde mutlaka bu pakete inanan ama Hükümetin politik görüş  ve uygulamalarına inanmayan kitleler olduğu gibi, Hayırcıların içinde, bu hükümeti destekleyen ama bu paketi son derece sakıncalı bulan kesimler de vardır.

Bu da seçimlerim doğal bir sonucu.
Ben ne olursa olsun, bu seçimde en büyük travmayı 12 Eylül'ü derinden yaşayan, eşini, dostunu, çocuklarını, arkadaşlarını 12 Eylül'den sonra kaybeden insanların yaşadığını düşünüyorum. Sağcı veya Solcu veya Muhafazakar, karşılarına o dönemin sorumlularını yargılayacağız gibi bir savla çıkan bu pakete kayıtsız kalamadıklarını düşünüyorum.

Referandum sonucunda EVET veya HAYIR çıkması aslında benim çok umurumda değil, ben HAYIR dedim ama EVET çıkmasına da üzülmedim, Neden? Çünkü önemli olan uygulamalardır, siz o paketteki Anayasa düzenlemelerini nasıl hayata geçireceklerini izlemelisiniz, HAYIR çıksaydı, bugünden farkı olmazdı, olmayacaktı, peki EVET çıktı, şimdi bizi ne farklılıklar bekliyor, Hükümet bu yasada getirmek istedikleri ve demokratik olarak aldığı EVET onayını nasıl hayata geçirecek? Bu önemli, bundan sonra takip edilmesi gereken de bu olmalı.

Bazı şeyleri yaşamadan anlamak zordur, hayatında doğurmamış bir kadının doğum sancısını anlatmaya benzer bazı şeyler, yaşandıkça ve tecrübe edildikçe bir takım şeyler yerine oturur. O yüzden EVET çıkması HAYIR diyen kesimi korkutmamalı, tam tersi, aslında Hükümetin bu uygulamaları hayata geçirmesi sırasında vermiş oldukları sözlerin ne kadarını yapabileceğini takip etmeli, küsmeden, kızmadan ve hatta bazı uygulamalarına da destek olarak, çünkü bu VATAN BİZİM, bu topraklar bizim, bu insanlar bizim insanlarımız. Onlara küsme ve onları yok sayma lüksümüz yok.

Bizlere düşen görev, doğrularımızı daha çok paylaşmak, doğru bildiğimiz şeyler içinde mücadelemize devam etmek. Bu milletten bir şey olmaz diyerek biz küsersek, meydanı cahillere bırakırız, onlar da istedikleri gibi at oynatırlar.

Artık bugün EVET-HAYIR'ı geçtik, önümüzde çok ama çok önemli bir PKK sorunu ve bu sorunu sürekli tetikleyen KÜRT Sorunu var. Silahla bir yerlere gidilemeyeceği artık anlaşıldı. Şehit olan askerlerimizi, vatandaşlarımızı duymaktan sinirlerimiz harap oldu. Bu sorun sadece Hükümetin sorunu değildir, bu Türkiye'nin sorunudur ve ivedilikle çözümlenmelidir. Aksi takdirde PKK Terörizmi bu halkı bölmeyi başarabilir ki bu da Türkiye Cumhuriyeti için çok büyük bir tehlike oluşturur.

Özetle, Hükümet-Muhalefet ve Sivil Toplum Örgütleri bir an önce yanyana gelip, bu sorunu çözmek için ne yapacaklarını belirlemeliler, işin şakası kalmamıştır. Siyasi oyunların, menfaat çatışmalarının artık sonu gelmeli ve bu mücadeleyi veren herkesin bir amacı olmalı, o da TÜRKİYE CIMHURİYETİ'ni korumaktır. Madem bizlerin oyları ile oralara geldiler, bunu da hakkını vererek yapmalılar. Aksi takdirde gerçekten Türkiye'yi dünden, bugünden daha büyük bir kaos beklemektedir. 

Umarım bizler tarafından seçilen bu seçilmişler, bunların farkında olup bir araya gelmeyi başarabilirler....

Sevgilerimle,
Haluk
17.09.2010 08:30