3 Haziran 2011 Cuma

Aşkta her şey mümkün ....

Aşkta her şey mümkün desem, beni tanıyan, biraz da yazılarımı takip eden arkadaşlarım şaşkınlıktan küçük dillerini yutacaktır eminim. Çünkü ben AŞK hakkında çok yazı yazan birisi hiç olmadım, herkesin kendince tariflediği aşkı birisinin çıkıp anlatmasının da çok kolay olmadıığını düşünenlerdenim, herkes kendi aşkını çok güzel ifade edebilir ama genel bir aşk yazısı yazmak kolay bir şey değildir diye düşünüyorum.

Başlığını yazığım yazı aslında bir film, çokta yeni bir film değil.

AŞKTA HER ŞEY MÜMKÜN filmini seyretmemin altında oyuncu kadrosu var, genelde pek aşk filmi seyreden birisi olmadım ama benim kadar film seyretmeyi seven birisinin Jack Nicholson, Diane Keaton ve Keanu Reeves'in oynadıığı bir filmi es geçmesi olanaksızdı.

Filmin konusu ise belki çok  ilginç değil ama bugünün gelişmiş dünyasında yaşanan ne kadar olay varsa filmde hepsi var (aşk, seks, chat, viagra...). Kısaca bahsedeyim.

Jack 63 yaşında, zengin, hayatında hiç evlenmemiş, hiç bir kadına bağlanamayan, aşkı hiç yaşamamış, 25 30 yaşlarında kadınlarla çıkan, seks yapmak için viagra kullanan bir adam. Sevgilileri ile dürüst dediği tarzda ilişkiler kuruyor, yalan söylemiyor ama tek eşli yaşamıyor.

Diana, 56 yaşında, 20 sene evlilikten sonra boşanmış, çok tanınan ama sadece aşk için yaşayan bir yazar, eşinden ayrıldıktan sonra hiç bir ilişki kuramamış, yazdığı aşk romanları ile ünlü.

Keanu ise 36 yaşında çok yakışıklı, hiç evlenmemiş, kadınların çok arzuladığı bir doktor.

Bu üçlü  birbirini tanımıyor. Jack, Diana'nın kızı ile arkadaş oluyor (Diana'nın kızı ise 28 yaşlarında bir kız) ve Diana'nın evinde Diana ile tanışıyorlar. Diana, bu ilişkiyi kabullenmekte çok zorlanıyor, çünkü çok belirgin bir yaş farkı var. Kızı ise önemli olmadığını savunuyor. Akşam, Jack Diana ile ilk defa birliktelik yaşayacakken bir kalp krizi geçiriyor ve acilen hastaneye  kaldırılıyor. Orada Keanu devreye giriyor ve aldığı ilaçları sorarken, viagra aldığını da öğreniyor (o anda öğreniyoruz ki Jack abimiz bunu kimseye söylememiş:), ama o arada genç ve yakışıklı doktorumuz aşk yazarı Diana ile tanışıyor ve ona aşık oluyor.

Hepsini anlatmayayım belki denk gelir seyretmek istersiniz. Film bu 4 lü arasında gidip geliyor. Ancak, yaşanan olaylara gözlemci olarak bakarsanız; Filmin içinde Yaşlı Adam - Genç Kız ilişkisi, Yaşlı Kadın - Genç Erkek ilişkisi, Genç Kız-Genç Erkek ilişkisi, Yaşlı Adam - Yaşlı Kadın ilişkisi neredeyse bütün yönleriyle anlatılıyor.

Filmin hem komik, hem düşündürücü yönleri olduğundan sıkılmadan izliyorsunuz. Benim burada bahsetmek istediğim  YAŞ FARKI ve YAŞAMAK.

Yaş Farkı kimine göre 5 senedir, kimine göre 25 sene. Ben dengeli bir yaş farkı olmalı diyorum. İstisnalar her zaman olacaktır.

Diana ile kızının arasında geçen bir konuşmayı özellikle aktarmak istedim.

Kızı annesinin aşık olduğunu görüp, karşılığını göremediği bir aşktan dolayı çok ağladığını ve üzüldüğünü görünce, "ANNE ben sana söylemiştim diyor, ERKEKLERE karşı bu kadar verici olmayacaksın, kontrolü kendinde tutacaksın, bak ne kadar mutsuzsun".

Diana bu sözlere şöyle yanıt veriyor. "Kızım, benim ağladığıma bakarak buna karar verme, ben acaba ne olur ile, acaba sürer mi diye bu ilişkiye başlamadım, yaşamak istedim ve yaşadım, karşılıklı yaşadığım süre ne kadar kısa süre olursa olsun, aşkı yaşadığım için bana yeter, yıllardır yaşamadığım bir aşkı, belki 3 gün yaşadım ama o 3 gün hayatımın en mutlu anlarını yaşadım, sen hayatında hiç bu kadar mutlu oldun mu?"

Kız düşünüyor ve "Hayır" diyor, "ben çok şey yaşadım ama hep kontrollü yaşadım ve hiç bir zaman kendimi bırakmadım ama hiç dediğin kadar da mutlu olmadım."


Evet, bir çok arkadaşımız, doğru ve yanlışı yaşıyor.

Sorun kim doğru, kim yanlış yaşıyor ve bunun kararını kim verecek?

Herkes kendi doğrusunu yaşıyorsa, bana göre doğru olan, sana göre yanlış olabilir. Neden başkalarının yaşadıkları yaşam bizim için  bu kadar önemli, neden bu kadar çok eleştirmeyi seviyoruz?

Halbuki bırakalım insanlar ne istiyorsa onları yaşasınlar. Yaşamlarının kararlarını kendilerine göre alıyorlar. Kendilerinin mutlu olacakları bir yaşam varsa ve kendilerince doğruysa yaşasınlar. Yok  ama biz buna müsaade etmeyiz. Eğer ben yaşamıyorsam, neden o yaşasın, o zaman vur abalıya.

Neyse, uzun bir yazı oldu :))))) ama filme denk gelirseniz mutlaka seyredin, hoşlanacaksınız:))

Sevgilerimle,
Haluk
03.06.2011 09:00