28 Aralık 2011 Çarşamba

BARS .... Bölüm 6







BARS Bölüm 6


Bars eve geldiğinde saat sekizi gösteriyordu, Berfin henüz gelmediği gibi, tüm aramalarında telefon çalıyor fakat açılmıyordu. Berfin’i çok merak etmeye başlamıştı. Ne olduğunu anlayamıyordu, evet bir çok problemleri vardı ama Berfin bu kadar sorumsuzca hiç davranmamıştı.

Buzdolabına baktı, yiyecek pek bir şey yoktu, Jake ile birlikte aldığı bir kadeh Jack Daniels iyi gelmişti, hemen bir kadeh daha hazırladı kendisine, bir taraftan aklı Berfin’deydi, diğer taraftan da yeni üstlendiği görevi düşünmeye başlamıştı. Oldukça ilginç bir çalışma olacaktı. Anlaşılan TRISTAR dışarıdan  gözüktüğü gibi sadece bir yazılım firması değildi, daha öncede bazı projelerde benzer duygulara kapılmıştı.
Bu sırada cep telefonu çaldı, baktı bilmediği bir numara arıyordu.

-       Alo.
-       Merhaba Bars.

Berfin arıyordu, hem şaşırdı, hem sevindi.

-       Nerelerdesin Berfin, bugün öğlenden beri sana ulaşmaya çalışıyorum, çok merak ettirdin beni.
-       Biliyorum Bars, afedersin, sana her şeyi anlatacağım ama ben bir kaç gün yokum, sana bunu haber vermek istedim.

Bars ne diyeceğini şaşırdı, bu Berfin’in tarzı değildi, şimdiye kadar bir çok kez gece geç saatlere kadar çalışmış, ama sonra hep eve gelmişti.

-       Ne demek ben bir kaç gün yokum Berfin? Neredesin? Neden gelip anlatmıyorsun, neler oluyor, başın dertte mi, bilmediğim bir şeyler oluyor
-    Sorularının hepsinin yanıtını bir kaç gün sonra vereceğim, lütfen beni şu bir kaç gün için affet, söz veriyorum, neler olduğunu sana detaylı olarak anlatacağım.
-       Berfin, belki bir kaç gün sonra bir seyahatim olacak, görüşemeyebiliriz, sen gelemiyorsan söyle yerini ben hemen geleyim, seni çok merak ettim sevgilim.

Berfin gülümseyerek;

-       Sevgilim mi !!! Bana en son ne zaman Sevgilim dediğini anımsayamıyorum bile Bars, özlemişim.

Bars kendisini çok kötü hissetti, evet haklıydı, son zamanlarda ağzından bu tarz kelimeler dökülmüyordu, içinden gelmiyordu ama şimdi Berfin’i gerçekten çok merak etmişti ve onu ne kadar özlediğini fark etmişti.

-       Çok haklısın Sevgilim, bu iş ve yaşam telaşesi bizi ne hale getirdi böyle. Seni çok merak ettim Berfin, ya gel ya ben sana geleyim, lütfen. Hem bu numara da ne? Senin cep telefonuna ne oldu? Sana artık bu numaradan mı ulaşacağım?
-       Hepsinin yanıtını bir kaç gün içinde vereceğim, sen beni arayamazsın, ben seni arayacağım sevgilim, seni sevdiğimi unutma, eğer seyahete gidersen Yasemin’e bilgi verebilir misin? Ben ondan gerekli bilgileri alırım.

Bars bu gizemi anlayamadı ama Berfin’i iyi tanıyordu, ısrar etmesi anlamsız olacaktı.

-       En azından nerede olduğunu söylesen, merak etmezdim bu kadar?
-       Yakında sevgilim, yakında hepsini öğreneceksin, seni seviyorum, kendine iyi bak.

Telefon kapandı. Bars öylece kaldı, ne yapması gerektiğine karar veremedi, arayan numarayı tekrar kontrol etti, kontörlü bir hattı, muhtemelen şimdi arasa yanıt almayacaktı. Denemeye karar verdi, beklediği gibi, konuşma yapıldıktan sonra numara tamamen devre dışı kalmıştı.

Yaptıkları konuşmayı tekrar yaşamaya çalıştı, Berfin’in sesi iyi geliyordu, ama kendisi ile paylaşamayacağı bu kadar özel ve ortadan kaybolacak ne olabilirdi. Aklı hala Berfin’de olmakla birlikte, biraz daha rahatladığını hissetti, En azından uzun bir zaman sonra birbirlerine sevgi sözleri etmişler, sevdiklerini söylemişlerdi.

İkinci kadehi de devirdikten sonra diz üstü bilgisayarını masaya yerleştirdi, biraz Botsvana’yı araştırmak istiyordu. Nasıl bir yerdi? Jake bir kaç gün içinde seyahat edeceklerini söylemişti.

Bilgisayarını çalıştırırken bir kadeh daha Jack Daniels aldı, viskinin içini ısıttığını fark etti, Berfin’den de haber alması iyi gelmişti. Botsvana hakkında bilgi toplamaya başladı.
Botsvana’nın  Türkiye’de Elçiliği yoktu ve Türkiye’ye vize uyguluyorlardı, o yüzden de Vize işlemlerini Botsvana’ya yakın bir yerden halletmeleri gerekiyordu, en yakın yerde Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ki büyük elçilik gözüküyordu. Demek ki önce Güney Afrika Cumhuriyeti’ne uçacaklar, Cape Town’daki Botsvana elçiliğinden vize alcaklardı.

Botsvana’ya gidebilmek için önce Cape Town’a gitmeleri gerektiğinden internetteki aramasını Cape Town olarak değiştirdi. Cape Town için vize gerekmemesine sevinmişti. Cape Town’a THY uçuşu vardı, oradan da Botsvana havayolları ile Botsvana’nın başkenti Gaborone’a uçacaklardı. İstanbul Cape Town yaklaşık 11 saat sürüyordu, sonrası da yaklaşık 2 saat. 

Uçak yolculuğu biraz uzun gibi gözüküyordu ama en azından bir değişiklik ile Gaborone’a varma şansları olacaktı.

Uçuşu hallettikten sonra, sıra Gaborone ve Botsvana hakkında bilgi toplamaya gelmişti. Google’a Gaborone Turizm yazdı. Her zaman olduğu gibi hemen önüne vikipedi sayfası gelmişti.

İlginç bilgiler vardı, Gaborone, dünyanın en hızlı büyüyen şehirlerinden birisiydi. Phakalene semtinde beş yıldılzlı oteller, restoranlar ve gece kulüpleri vardı ama önemli bir uyarı da vardı, şehrin ve ülkenin en büyük sorunu AIDS’ti, tahminen ülkenin %40’nın AIDS hastası olduğu yazıyordu. Aklına hemen Jake’in dediği geldi, sanırım bu bilgileri verdikten sonra Jake’in gece kulubü hayalleri biraz suya düşecekti.

Burada yine elmas mdenciliğinin önemi ve Dış ülkelerin yapmış oldukları yatırımlardan bahsediliyordu. Özellikle başkentte bir çok yeni ve modern bina inşa edilmiş ve bu binalarda ağırlıklı olarak cam ve çelik kullanılmıştı, zaten bir kaç tane fotoğraf koymuşlardı ki oldukça modern bir şehir görünümünde olduğu bu fotoğraflardan kolaylıkla anlaşılabiliyordu.

Araştırmaya devam etti ve sonunda aradığı siteyi buldu, http://www.go2africa.com/botswana sitesinde aradığı tüm bilgiler mevcuttu, otelinden kampına, eğlencesinden yemeğine kadar. Siteyi ve gerekli bilgileri bir mailin içine yazmaya başladı. Maili bitirdiğinde artık elinde Botsvana ile ilgili bütün bilgiler Jake’e gönderilecek şekilde hazırdı, hazırladığı bilgileri hemen gönderdi.

Botsvana ile ilgili çalışmalar bitmişti, kalktı, karnı aç gibiydi, bir şeyler ısmarlamak istedi, daha sonra fikir değiştirdi, üstünü değiştirdikten sonra dışarıya çıkma kararı verdi, Ortaköy’mü Bebek’mi tercihini yapmaya çalışırken, telefonu çaldı.

Arayan arkadaşı Ceren’di.

-       Kaçak ne haber nasılsın?
-       Merhaba Ceren, kaçak değilim de biliyorsun çok çalışıyoruz.
-       Bilirim bilirim, akşam canım sıkıldı da, yapacak bir şeyiniz yoksa al Berfin’i gel, dışarı çıkalım, kafa çekelim.
-       Berfin yok ve ben de tam dışarı çıkmayı planlıyordum, Berfin’siz kabul edersen ben seni çıkartayım.
-       Delisin, hazır o tatlı karın yokken seni baştan çıkartma şansım var demekki, hayatta bu fırsatı kaçırmam. Nereye gidelim?
-       Ben ya Bebek, ya Ortaköy dedim ama sen ne dersin?
-       Ortaköy bana uyar, Bebek ters, biliyosun ben Beşiktaş’tan geleceğim.
-       Peki, kaç gibi alayım seni?
-       Ben gelirim taksiyle, sen de taksiyle gelmeyecek misin zaten.
-       Evet taksiyle geleceğim. Tamam, kaç diyelim.
-       Saat sekizi geçiyor, dokuz da diyelim mi?
-       Ok, nerede buluşalım.
-       Bekri’nin karşısında salaş bir meyhane tarzı bir yer var biliyormusun, Sanatçılar Evi mi veya onun gibi bir şey,  biz geçen oraya gittik, oldukça keyifliydi. Oraya gidelim mi?
-       Uyar, biliyorum orayı, tamam o zaman, saat dokuzda görüşürüz.
-       Tamam yakışıklı, vay be bugün benim şanslı günüm herhalde, seni bekarken yakalıyorum, ne dilek dilesem acaba?
-       Dalga geçme Ceren, hadi görüşürüz.
-       Tamam Bars kızma ya, yemem seni merak etme, öptüm, görüşürüz, geç kalma ve bir başkasını arama ve gelen davetleri red et, bugün benimsin.

Ceren bir kahkaha atıp telefonu kapadı. 

Bars kendi kendine gülümsedi. Deli kız diye düşündü. Önemli bir projede, Ceren’in çalıştığı şirket ile işbirliği yapmışlardı. Ceren İzmir Ege Üniversitesi İşletme Mühendisliğinden mezundu ve 30 yaşlarında oldukça bakımlı ve hoş bir kızdı. Projenin kendi şirketi tarafını tamamen Ceren yönetmiş ve bir çok sorunu birlikte aşmışlardı. Bazen günlerce birlikte geç saatlere kadar çalışmışlardı ama aralarında bir şey geçmemişti. 

Ceren ile arkadaşlıkları proje tamamlandıktan sonra da devam etmiş, Berfin ile de tanışmışlar ve arkadaş olmuşlardı. Genelde birlikte çıkarlardı, bu süre boyunca bir keç kez Ceren’in sevgili adayları ile tanışmışlardı ama hiç birisini bir kezden fazla görmemişlerdi, aradığını bulamayan sınıfındaydı Ceren ve bunu da sorun etmiyordu. Bu uzun zaman sonra birlikte yalnız çıkacakları bir gece olacaktı.

Kendisini birden daha iyi hissetmeye başladı, bunda almış olduğu üç kadeh viskinin de etkisi vardı ama daha çok Berfin’den aldığı haber, Botsvana işini halletmesi ve tabi akşama Ceren ile birlikte yiyeceği yemeğin de etkisi vardı. Evet, akşam güzel geçecekti ....